26 Temmuz 2010 Pazartesi
YENİ BİR HAYAT MÜMKÜN MÜ?
Unutamadığınız,defalarca izlediğiniz halde yeniden izlemek isteyeceğiniz filmler mutlaka vardır.Benim de bu tür favori filmlerimden biri "Yeni Hayat / Cast Away.Çağdaş bir "Robenson Crouse" hikayesi anlatılır filmde.Tom Hanks'ın canlandırdığı esas oğlan Chuck Noland,büyük bir Amerikan şirketinde çalışan,dünyanın her yerine sürekli iş uçuşları yapan,iş ve özel yaşamını santimi santimine planlayan,bilgisayar başından ayrılmayan bir "yankee".Bu adam birgün bir uçak kazasından,sanki sağ kalmasını isteyen ilahi gücün bahşettiği büyük şans sayesinde sağ salim kurtuluyor,ama düştüğü yer Fiji yakınlarında uygarlık namına hiç birşeyin olmadığı,insansız bir ıssız ada...Heyecanlı bir robenson hikayesi izleyeceğimizi sanırken,adamımızın tarifi zor trajedisine tanık oluyoruz film boyunca.Öyle bir hüzün kaplıyor ki insanın ruhunu,film bittikten sonra da bu hüznün etkisi, bir hayalet gibi geliyor...Bir ıssız adada yaşamanın ne denli çetin,ne denli ürkütücü olabileceği fikri üzerine inşa ediyor film hikayesini...Robenson'un kahramanca ıssız ada serüveninin imkansız bir fantezi olduğunu çabucak kavramanızı sağlıyor film.Bu noktadan sonra ıssız ada,bugünkü tüketim kültürü ile sürekli örtbas edilmeye çalışılan modern insanın bütün zavallı yönlerinin bir aynası olup çıkıyor.Öyle ki,filmin başlarında o züppe hali nedeniyle özdeşim kurmakta zorlanacağınız esas oğlan ile kendi öykünüz anlatılıyormuş gibi bir özdeşim kuruyorsunuz...
Sığındığı mağaranın korkunçluğu ve tekinsizliği,değme gerilim filmlerinde eşine rastlanabilecek bir gerilim atmosferine sokuyor sizi...Bir hindistan cevizini delip içindeki sütün içilmesinin doğa şartlarında ne denli zor olduğu,sizin yaşadığınız büyük bir zorluk oluveriyor.Wilson adını verdiği futbol topu ile kurduğu "dosluk", tüketim kültüründe insan eşya ilişkisinin trajikomik bir simgesine dönüşüveriyor...Kahramanın en büyük zaferi,günlerce ağaçları birbirine sürterek ateş yakmayı başarması bile bir sonraki sahnede acınası birşey olup çıkıyor:Adamımız ateş yakmaya muvaffak olmasını zafer çığlıkları ile kutluyor,ama bir sonraki sahnede bakıyorsunuz,aradan yıllar geçmiş,upuzun saçları ve sakalları ile tam bir münzeviye dönüşmüş adamımız,denizde tuttuğu küçük balıkları çiğ çiğ yiyor..İnsanlık tarihinin dönüm noktası ateş,o kutsal varlık da fazlaca işine yaramamaktadır orada!...
Oysa Robenson,kendi ıssız adasında adeta uygarlık tarihini yeniden kuruyordu kaldığı süre boyunca.Fakat Robenson'un derdi de aslında bir ıssız ada fantezisi anlatma derdinden farklıydı.İncildeki Yunus Peygamberin öyküsünü uyarlamıştı Robenson'da Daniel Defoe..Muhterisliği yüzünden Tanrı tarafından cezalandırılıp,çalışmanın ve şükretmenin erdemleri sayesinde Tanrı tarafından eğitildiği Yunus Peygamberin hikayesini...Bunu yaparken,çalışmanın en büyük erdem sayıldığı prüten ahlak yüceltiliyor ve bu ahlak, doğa üzerinde insanın kazandığı bir zafere dönüştürülüyordu.Ya "Cast Away" da anlatılan Chuck'un hikayesi..Orada anlatılan aslında düpedüz Robenson'un hikayesidir.Yarattığı sözde uygarlık ile tüketim nesneleri nesneleri ile gizlenmeye çalışılan Robensonm'un günümüzdeki o zavallı,paramparça olmuş,yalnızlığa,kırılganlığa ve bir çeşit münzeviliğe itilmiş içler acısı hikayesi...Onun düştüğü durum, aslında bizim düştüğümüz sefil durum..Yalanlar ve safsatalardan oluşmuş sis tabakasının aralanıp içindeki trajik gerçeğimizin gösterildiği bir hikaye "Yeni Hayat".Bu denli güçlü ve etkileyici olmasının nedeni bunlar,yanılmıyorsam...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder